PARKTAKİ BİNANIN SAHIBİ KİM ?
PARK’TAKİ BİNANIN SAHİBİ KİM?
Menemen Belediye Meclisi’nin 1 mart 2021 tarihli oturumunda bizce tarihi ama halkımıza artık benimsetilmiş kanıksanmış bir ifade çınladı salonda: “ bu yapıyı yıkmakla onun sahibi olan aileye zarar vermek isteniyorsa başka…”
Doğru ya, son 20 yılda önce KİT dediğimiz devlet kurumlarının satılması ile başlayan süreç zaman içinde özel şirketler ( bu gün nerede ise hiç milli şirketimiz kalmamıştır, hepsi satılmıştır ), ardından hastaneler, yollar, dağlar, göller, akarsular, milli parklar satılığa çıkmıştı. Gittiğin hastane, geçtiğin yol dağlardan akan suyun, milli park ya şirketlerin malı ya da şirketlerin kullanımına bırakılmış durumda. Biz parasını ödersek, ödeyebilirsek ileride onların sahibi olacağız. Ama şu an bizim değiller. Kamusal malın içinde kamusal mal görünümünde şahıs, şirket binaları var. Ülkede satılık olmayan belki bizler gibi üç beş insan dışında hiçbir değer kalmadı. Satıp satıp yedik, deniz bitti biz hala yemeye devam ediyoruz. Kaynak, yani para elde etmek için yönetimler, hükümet, belediyelerin satabildikleri, kullanım hakkını verdikleri o değerler, bu ülke, bizim malımız aslında. Onlar buralardan elde ettikleri paranın küçük bir kısmını harcayarak kendi seçmenlerinin gözünü boyayıp bu devranın sürmesini sağladılar bu güne kadar. Bizler de aklımızın erdiği, nefesimizin yettiği kadarıyla bu yolun doğru yol, bu gidişin doğru gidiş olmadığını söylemeye çalışıyoruz.
Bu şekilde düşünürsek parkın içinden bir bölümün bir şahsa şirkete aileye verilmesi Aksoy ve arkadaşlarına son derece normal gelmiş demek ki. CHP ‘li Meclis üyesi Hasan Ünal ın sözleri ile bunu biz de öğrenmiş olduk. Bize yani HALKA ait olan parkımızın içinde bir alanı betonlaması için bir aileye vermişler. Ünal'ın konuşmasını dinlediğimizde parkın içindeki beton yoğunluğunun izin verilenin misli misli fazlası olduğu anlaşılmakta. Buna şaşırdık mı? Tabii ki hayır. Ülkemiz yıllardır bu yönetim anlayışı ile yönetiliyor. Geçmişin hesabı sorulabilirse sorulsun ama sorulamıyor ise de bu gidişin bu aşamada durdurulması bir zorunluluktur. Parklar şehirlerin akciğerleridir. Parklar bize, yani halka ait alanlardır.
Bina yoğunluklu şehrimizde insanların toprağı görüp dokunup hissedebilecekleri nadir alanlardan birisi olan Menemen şehir parkı şehrin hem akciğerleridir hem de bir deprem durumunda üzerlerine yıkılacak binalardan kaçabilmeleri için nadir kalmış boş alanlardan birisidir. Her iki durum için yeterli örneği son bir yılda yaşamadık mı? Koronavirüs insanları soluksuz bırakarak, canlı canlı boğarak, havasızlıktan yalvarır gözlerle ölmelerine sebep olmuyor mu? Bilmiyorsanız öğrenin, o insanlar uyutulmasalar havasızlık onların gözlerinin yuvalarından fırlamalarına sebep olur. İşte akciğerler bu kadar önemlidir. Depremi de yaşadık. Kaçacak yer aradı insanlar.
Biliyorsunuz Menemen şehir merkezinin akciğerleri olan şehir parkındaki bir kısım alanın ( daha) betonlanması Menemen Çevre Platformu’nun tepkisini çekmişti. Bu yolla Serdar Aksoy’a karşı ilk muhalefet başlamıştı. Bu muhalefetin ısrarla sürdürülmesi karşısında Aksoy bir yandan o binanın inşaatını korona koşullarında bile sürdürürken o binaya meşru bir kılıf aramaya çalışmıştı. İlk sosyal hizmet binası olacağını söylerken sonradan Kent Müzesi kılıfı bulunmuş hatta bu kılıfın desteklenmesi için eldeki tüm imkânlar kullanılmış, bir akademisyen yazarla anlaşıldığı, bu müzenin ne kadar iyi bir şey olacağı konusunda onun desteğinin, bir şekilde, alındığı duyumlarını almıştık. Menemen hakkındaki kitaplarını okuduğumuz bu yazarın bu görevi (!) pek bir hevesle sahiplendiğini üzülerek gözlemlemiştik. Aksoy’un tutuklanması ile, bereket ki, bu süreç durdu.
Şimdi CHP li meclis üyesi Hasan Ünal bu binanın bir aileye ait olduğunu söylüyor. Biz de bu sayede gerçeği öğreniyoruz. Nasıl olur? Bize sürekli bu binanın Belediye’ye ait olduğu, Belediye imkânları ile yapıldığı söylenmişti. Demek ki aldatılmışız. Binanın yıkım kararına karşı Hasan Ünal ile beraber Noyan Özkan, Yiğit Özge ve Ali Aydın ret oyu kullanıyorlar.
Vatandaş olarak bize düşen toprağımızın kalan her karışını korumaya çalışmaktır. Parktaki bu beton bir şehircilik, bir doğa cinayetidir. Aklı vicdanı olan kimse bu binayı isteyemez. Halkın bu binanın bir “ aileye” ait olduğundan bilgisi yoktu. Demek ki “birileri “ bunu biliyorlarmış. Yıkılması durumunda bir şahıs, bir şirket, bir aile her kimler zarar görecek ise umarım onlar da zararlarını hukuk yoluyla talep edeceklerdir. Yıkılması yönünde oy veren Meclis üyeleri bunu bir aile zarar görsün diye yapmadılar. Hasan Ünal' ın gizli tehdidine de boyun eğmediler. Sadece Parka daha fazla betona dur dediler.
Umarız bir gün ülkemiz hakkın adaletin üstün olduğu bir ülke haline gelecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder